Nereye Gidiyor bu Yağmur Suları?
Su kaynakları ve Sürdürülebilir Ulaşım
Ulaşımda sürdürülebilirliği zaman zaman farklı yönlerden ele alarak sizlere aktarmaya çalışıyoruz. Bu yazımızda da sürdürülebirlikle alakalı ancak farklı bir pencereden bakarak gündemde olan bir başka konuyu ele alacak, özetle; Ulaşım türlerinin arazi kullanımı ve bu arazi kullanımına bağlı olarak yağış sularına etkisine yer vereceğiz.
Türkiye’nin Yağış Potansiyeli
Yıllardır gündemimizde olduğu üzere, bir yaz mevsimini daha geride bırakırken barajların doluluk oranındaki düşüş ve “kuraklık riski” söylemleri, kışa biraz daha yaklaşırken yağışların başlaması ile “sel ve su baskını” uyarıları yeniden gündemimizde yer tutmaya başladı. Konunun uzmanı olmamakla birlikte, meteoroloji genel müdürlüğünün paylaştığı yıllık yağış verilerini incelediğimizde 2020 yılı itibari ile normalin altında gerçekleşmiş olmakla birlikte, çok daha düşük yağış alınan yıllar olduğunu da söylemek mümkün.
Bununla birlikte, DSİ verilerine göre Türkiye’de yıllık ortalama yağış yaklaşık 574 mm olup, yılda ortalama 450 milyar m3 suya tekabül etmektedir. Günümüz teknik ve ekonomik şartları çerçevesinde, çeşitli maksatlara yönelik olarak tüketilebilecek yerüstü suyu potansiyeli yılda ortalama toplam 94 milyar m3’tür, 18 milyar m3 olarak belirlenen yeraltı suyu potansiyeli ile ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m3 olup, 57 milyar m3’ü kullanılmaktadır. (Ay İ. , 2021)
Nereye gidiyor bu yağmur suları?
Peki su kaynaklarımızın alarm vermesinde tek neden yağışların azalması mıdır? Yıllık düşen yağışın ne kadarını kullanabiliyoruz? Kullanamadığımız yağış sularının akıbeti ne oluyor? gibi sorulara cevap aramak çözüme ulaşmak için daha isabetli olacaktır.
Öte yandan, ulaşımda sürdürülebilirliği konuşurken; Toplu taşıma, mikromobilite ve temiz enerji kaynaklarının kullanımı gibi konular önemli bir yer tutuyor. Bu konuları bir çok açıdan ele almak mümkün ancak bu yazımızda “Kuraklık ve Sel” uyarıları ile ilişkilerine göz atacağız.
Yağışların kırsal ve kentsel alanlardaki akıbeti hemen hemen aşağıdaki görseldeki şekilde ilerliyor. Kırsal alanlarda toprakla buluşan su doğanın ihtiyacını da karşılayarak büyük ölçüde yer altı sularına karışıyor, buharlaşan kısmı da malumunuz üzere yağışlarla birlikte döngüsüne devam ediyor. Diğer taraftan kentsel alanlarda özellikle büyükşehirlerde suyun toprağa ulaşabilmesi için tabiri caizse şanslı olması veya epeyce zahmet çekmesi gerekiyor. Yoğun yapılaşma ile birlikte mevcut karayolu yapılarının bu hususta olumsuz anlamda önemli bir etkisi olduğunu söylemek mümkün. Bireysel otomobil kullanımının halen yaygınlığını koruması çok şeritli karayolu ağlarını beraberinde getirirken, bu karayolu ağları da yağışların toprağa ulaşmasını engelleyerek kirlenmesine ve yüzeysel akış ile kullanımı güç bir kaynak haline gelmesine neden oluyor.
Yani yüzeysel akış oranının artması, hem “kuraklık” hem de “sel ve su baskını” hadiselerinin yaşanmasına zemin hazırlayan etkenlerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası İSTANBUL YAĞMUR SULARI, ATIK SULAR, DERELER, SU YÖNETİMİNE GENEL BAKIŞ raporuna göre;“İstanbul’un jeolojik yapısı, arazi eğiminin yüksek olması ve maliyet durumları dikkate alınarak yağmur suları büyük bir oranda dereler vasıtası ile veya doğrudan denizlere bağlanmıştır ve bu uygulama devam etmektedir.” yani İstanbul’da karayollarına düşen veya bir şekilde karayoluna ulaşan yağmur sularının tamamı veya büyük çoğunluğu yağmur suyu kanalları ve dereler vasıtası ile denize dökülmekte, yani herhangi fayda sağlanamadan bir nevi bertaraf edilmekte ve hatta bu süreç için ilave altyapı yatırımları yapılmaktadır.
Özetle; Yağmur sularından zarar görmemek ve ondan faydalanmamak için bütçe ayırıyor, yıllık 112 milyar metreküp kullanılabilir suyun 57 milyar m3 ü tüketilirken, kentsel alanlara düşen 450 milyar m3 suyun yaklaşık 250 metreküpü asfalt yollarda yüzey akışı ve yağmur suyu kanalları ile dere ve denizlere döküyoruz.
Peki Ne Yapmalı?
Ulaşım Türlerinin Arazi KullanımıÖncelikle sürdürülebilir ulaşımı konuşurken öncelikli olarak ele aldığımız “Bireysel otomobil kullanımı” nı bu konuda da gündemde tutmak gerekmektedir. Günün sonunda ulaşım ihtiyacı duyan popülasyon artarken trafiğe çıkan araç başına düşen kullanıcı sayısının azalması ve şehirlerin genişlemeye devam etmesi karayolu ağının artmasına ve daha geniş yollara ihtiyaç duyulmasına neden olacak, bu da daha fazla yağmur suyunun kirlenerek yüzeysel akış ile dere ve denizlere dökülmesi anlamına gelecektir. Bu yöndeki eğilimi tersine çevirerek; araç paylaşımı sistemlerini yaygınlaştırabilir, toplu taşımacılık türlerini daha konforlu ve erişebilir hale getirir, raylı sistem yatırımlarımızı hızlandırabilirsek bireysel araç kullanımını ve araç başı kullanıcı sayısını azaltarak, karayolu arazi kullanımının azaltılması veya kontrol altına alınması mümkün olacaktır. Bununla birlikte, geçirimli yollar ve yağmur suyu hasadına elverişli ulaşım altyapısına sahip “sünger şehirler” inşa edilmesi yağış sularından daha fazla yararlanmamızı sağlayacaktır.
İlgilenenler 2021 yılında Mimar ve Mühendis dergisinde yer alan “Türkiye’nin su potansiyeli ve kayıpların önüne geçilmesi” başlıklı yazıma bağlantı üzerinden erişebilirler.